Sep 12, 2014

Ocean Grove

Simdiki evimize tasinmadan once isten tatile geldigimiz zamanlarda Ocean Grove'da yasiyorduk biz. Minik tepeciklerden, yokuslardan olusan bir kasaba oldugundan evi de bol merdivenli yapmislardi. Tam bir bekar eviydi. Son derece guzel, farkli dosenmis ama yasamasi bir o kadar zor.

Kizimiz dogduktan sonra orada kalmamizin imkansiz oldugu apacikti. Bizim yatak odamiz evin kapisindan girdikten 90 basamak yukarda iken, diger yatak odalari 45inciye falan denk geliyordu. Biraz buyuse bilmiyorum kac kere o merdivenlerden yuvarlanmak durumunda kalirdi!

O nedenle Endonezya'daki isten Nijerya'ya gecmeden once biz biraz tutustuk. Ev arayisina koyulduk. Ocean Grove'da olmasini istiyorduk yeni evin de. Benim icin o kasaba basli basina bir mutluluk kaynagiydi cunku.

Avustralya'da internetteki emlak sitelerinden ev aramak cok daha kolay. Bol fotograf, gercekci bilgiler ve irtibat kolayligi vardir. Yine de fiziken bakmamiz gerekiyordu ve ben esim calisirken 4 aylik yavruyu kapip onun gelmesinden 3 hafta once Avustralya'ya vasil oldum. OG'deki evi ozellikle biraz anlattim ki onceden 3 hafta boyunca 4 aylik kuzuyla nelerle karsilabildigimi gozunuzun onune getiresiniz diye.

Bir de bizim yatak odasinin banyosu ufak ve sadece dus var. Ana banyo ise spali mpali mermerli adim atarak cikilan bir kuvet vs. Bu durumda tek basima kuzuyu cesitli sekillere girerek yikamayi hayal ettiysem de hayallerin hepsi basarisiz oldu. Tek bir secenek vardi. Camasirligin derin ve sahane lavabosu. 3 hafta boyunca her aksam yavrumu lavaboda yikadim. Cok komikti, cok guzeldi ve cok ani yaratma makinesi bir durumdu. Aman canim n'olcakti ki hastanede de lavabolarda yikiyorlardi cocuklari zaten:) Camasirlik dedigim de kapilari kapandiginda gardirop gorunumlu acinca icinde camasir makinesi, kurutma makinesi, acilir kapanir katlanir neyse iste utu masasi ve dolap ici kurutma askisi olan siyah deri koltuga ve TVye sirtini vermis bir bolumdu evin icinde. Yani fotograflarini cekmis olsaydim elimde guzel malzeme olurdu bir romantik komedi sahnesine.

Simdi bu yikama mevzu surda bir dursun asil anlatmak istedigim OG'nin bendeki yeridir. Bugun yine gecerken eski evimizin onunden o yokustan markete kuzunun arabasini iteledigim anlar aklima geldi. 3 hafta boyunca ikimiz indik, ciktik, uyuduk, uyandik, yedik, ictik. Ben aksam yemegimi pisirirken o masanin ustunde anakucagindan bana cilveler yapti. Her aksam hala cok sevdigim (artik kullanmadigimiz) portatif yataginda ayni odada benimle uyudu. Emzirdim, fotograflarini cektim. Ilk anneler gunumu OG'de idrak ettim. Arabaya koyup koyup ev bakmaya gittim, kucagima astim evleri dolastik falan. OG'de ev bulamadik ayri ama simdiki evimizi kizimla ikimiz begendik. Onunla ilk dolastik.

Iste bugun o evin onunden gecerken, o mutluluk anlari aklima geldi. Zor ve yorucuydu ve yalnizdim onunla ama yazayim ve hic unutmayayim istedim. Mekanlar icinde yasadiginiz hislerle aklinizda kaliyor galiba. O yuzden OG'de okyanusu gordugum her noktada yuzume bir gulumseme dagiliyor.

Boyle.

Apr 28, 2014

Hamilenin Cinli Doktorla Imtihani

Bir de dusundum ki madem gecende geriye gittim, orada kalayim.

Hamileligimin buyuk bolumu Cakarta'da gecti. Daha once de yazdigim gibi cok yolculuk ettim. Bu yolculuklarin bir kacini Singapur'a doktor ziyaretleri olarak gerceklestirdim. Singapur'da bir sebeple tanistigim Turk arkadasimin tavsiyesiyle buldum Cinli doktorumu. Gayet modern bir hastanede, inanilmaz kalabalik bir bekleme salonunda gecirdik bazi gunlerimizi.

Guya size saat veriyorlar. Ilkinde bilememisiz, gittik sabah 9'da randevumuz olmasina ragmen saatlerce bekledik. Kocam patlayacakti artik. Neyse gereken tahliller yapilacak diye notlar dusuldu, bize risklerden bahsedildi falan. Ilk defa biri bize (pardon bana) "Bu cocugun babasi kocaniz mi?" dedi! Nedense bu gayet normal soru bir ters geldi ama cok da umursamadik. Kan degerleri, kan grubu falan, kan uyusmazligi icin onemli bir bilgiydi cunku. Ancaaaak, sonraki her gidisimde ayni soruyu tekrarlayinca (hem de kizimin kan grubu kocaminkiyle ayni cikti), bu konu uzerinden 2,5 yil gecmesine ragmen aramizda bir espri konusu olarak yerini almaya hak kazandi. Ayol bir sordun dedik, ikinciyi sordun evet kocamdan bu adamdan dedik. Daha ne soruyorsun bacim? Alacam facani asagi, gorecen gununu! Onun disinda kendisi iyi bir doktordu aslinda. SOn derece detayli bir organ taramasi yapti, hamileligimin sonraki her ultrason kontrolunde beni bebegime bakmaktan, romantik romantik gozyasi dokmekten alikoyan vurucu gercegi soyleyiverdi. Bobrek kanallarinda bir genislik var, bu olabilen bir sey ancak dogum sonrasinda gecip gecmedigini bilebiliriz. Bunun disinda sadece bu genisligin ilerlemedigini kontrol etmekle yetinecegiz. Iyi haberi vereyim, dogduktan sonra yapilan kontrolde her seyin normal, tastamam oldugunu ogrendik ama benim endise kumkumasi bunyem bu laf 19. haftada edildikten sonraki her kontrolde cocugun bobreklerine baktiniz mi diye (3 doktorumun hepsini) durtmekle gecti. Herkes cocugunun elini, ayagini, pipisini, kukusunu arayip kime benzedigini tartisadursun benim ilk sordugum soru hep bobreklerde bir degisiklik var mi? oldu.

Yoktu ve buna da cok sukur dedik hep. Herkes beni rahatlatmaya calisti, doktorum da bunun takip edilmesi gerektigini ama cok da endiselenmemizi salik verdi. Ancak ah o google icime ne endise tohumlari serpeledi.

Hamilelik guzel sey, ozluyorum ben o gunleri bazen. Sonra fotograflara bakinca patlayacakmisim ayol ne ozlemesi deyip kendime geliyorum:)

Expat Yasami

Bu yaziya nasil baslayacagimi hic bilmiyorum. Tam bir icguduyle basladim, bir pazartesi sendromu, bir depresif anin urunu olacak. Her an ic dokmenin verdigi rahatlamayala cok olumlu, son derece mutlu bir yaziya da dnusebilir, uyarmadi demeyin.

Sanirim 10. yilimdayim ilk yurtdisina cikip, calismaya baslayali beri.

Rusya'da daha once anlattigim gibi kucuk bir koyde cok guzel yillar gecirdim. Hayatimizin coook buyuk bir kismini is kapliyordu ve is arkadaslarimizla gecirdigimiz saatler. Ancak benim gibi pek cok konuda huzursuzluk duyan insanlar icin cok korunakli, cok mutlu, endisesiz bir hayat. Vardi endiseleim ama baskaydi sebepleri. 6 hafta calisir, 2 hafta anamin babamin yanina doner tatil yapardim. Tatil denirse onlara. O ilk 2 haftadan beri degisen pek bir sey yok. Alelacele arkadaslar, aile gorulur, doktor ziyaretleri yapilir (aman ha hastalanirsak nereye gideriz), alinacak ihtiyaclar onceden yapilmis liste yardimiyla tamamlanir ve hooop yine ise doneriz. Bu hayat genelde "vaaay ne cok tatil yapiyorsun" seklinde karsilanirdi. Diyemezdim ki "6 hafta boyunca 7 gun calisiyorum, sinema yok, tiyatro yok, ailen, arkadaslarin yok. Desarj olmaya, rahatlamaya ihtiyacimiz var, tatil degil kendimize gelebilme sansi veren araliklar"

Sonra Endonezya geldi. Ooooo burda sansliydik. Cakarta'da her seyi bulabiliyor, haftasonu resmi tatile denk geldi mi atlayip Bali ve insanlarin cok bilmedigi muhtesem yerlere gidiyorduk.

Yine de hep ama hep bir seyler eksikti. Arkadaslarindan yavas yavas uzaklasirsin. Onlardan uzaklasmak istemedigin icin kendince cirpinirsin, yine de gunluk dertlerimizin icine giremedigimiz icin uzaklasirsin. Bunun bogazina koyuverdigi dugumle de savasirsin falan. Ailen yani annen baban hep ordadir ama. Onlar seni ozune, gercekligine bagli tutarlar.

Diger expat arkadaslarimizla konusurum. "Tatil nasildi? Hangi tatil? Milletin evine ziyarete gitmekten, ordan oraya gisip is halletmekten tatil mi oldu ki?" cevabi gelir. Bir de "bir dahaki severe herkesi bizim eve cagiriyorum, birlikte kalacagiz. Boylece zamandan tasarruf ediyorum:)" ekleniverir. Muzaffer bir komutan edasiyla muthis bir organizasyon yapmanin mutlulugu gorulmeye deger. Daha isinin basina donersin, bir dahaki tatili , ucuz bileti, tarihleri ve nereye (kendi ulkene mi, kocanin ulkesine mi, baska bir ulkeye bir tarafimizdan ter damlayarak kosturmaya mi gitmeli?) gitmeli sorunsali baslar.

simdi su yaziyi okuyanlarin bir kisminin "yahu bunlar da ne sikayet edermis. Sen o tatilleri bana ver, bak ben neler yapiyorum" diye dusunmezse ben de Zeynep degilim. Iddialiyim, cunku bakis acisi hakli olarak bu:) Davulun sesi uzaktan hos gelir. Aman atalarimiz ne de guzel demis.

Bu expat hayatin istedigin, alistigin yiyecegi icecegi bulamadigin, istedigin yere yurumedigin, istedigin yere arabani alip gidemedigin, yavrunu anama sattim oh bu da kahve keyfim diye IG'ye koyamadigin halleri var. Daha sayarim ama neyse.

Iyi yonleri de yok degil. Karisanin yok, Turkiye'de cok karsilastigimiz "Aman bu cocugun ayaginda neden corap yok, onu yedirme bunu icir, ay cok aglatma ver istedigini n'olucak" halet-i ruhiyesinde insanlar yok. Cocugundan bir tek sen sorumlusun. Bakicisinin nasil davrandigina, cocuga bir bakisini yakaladimlara falan da yer yok.
Bizim de trafikte 2 saat direksiyon basinda oturma derdimiz yok. Is-ev yakin, soforumuz var, mecbuuuur. Cokca tatil yapiyoruz!!!!!!! (Bu yaziyi ben yazdigima gore bunu hem olumlu, hem olumsuz sayabilirim) Yani ben isten 2 hafta uzak kaliyor, cocugumla dolu dolu 2 hafta gecirebiliyorum her 8 haftada bir. Kendi ulkesinde yasayan ve degil 8'de 2 kalabilmeyi, haftasonu bile cocuguna doyamayan annelere gore cok ama cok sansliyim.

Sozun ozu, bu yasami seviyorum ve yine pek cok expatin sordugunuzda soyleyebilecegi gibi bu yasam hem guzel, hem zorlu, hem de ayni yerde kalin deseler ay ruhumuz daraldi hep ayni seylerden diyecek kadar heyecanli.

Boyle kendimi olan bitenden yorgun, bezgin hissettigim gunlerde hatirladigim bir laf var. Birinin anneannesi soylemis yoruldum diyen torununa. "Olunce dinlenirsin kizim" Hayat yasamak icin var, dinlenmek icin degil:)

Apr 14, 2014

The Uptown Restaurant - Avenue Suites Hotel

Husband and I, alone, finally. We had a dinner at The Uptown Restaurant which we have got very good impressions about from our friends. They apparently were making really good sushis etc. Also, they had a very beautiful ocean view! It is at the roof of Avenue Suites Hotel near Bar Beach in Lagos.

First, I opened their website. The phone number is wrong! However, I sent them an email and they responded immediately and were very friendly, easily made our reservation.

Secondly, we arrived to the restaurant. While we were booking it, we made it very clear that we want to sit near the windows which have fantastic view. Oh no, they are smoking tables, so can we take to the darkest corner of the restaurant (non-smoking areas are always the worst places in restaurants). We said we are the only ones here so we still want to sit at smoking area.
Right after we sat down, we realized the windows double glazed and you can see nothing as water filled up in between two layers:)

Thirdly, the dims sums were really nice. Spring rolls were average and the sushi was bad. It was too sweet, covered with mayonnaise on top and did I say too sweet!!!!! Our wine was really nice.

Finally, we normally don't care about who pours the wine into our glasses and we can do it happily ourselves. However, there were noone, NOONE else but us in the restaurant, the guy is standing two tables away and still doesn't pay any attention to us at all. The restrooms are maybe 50 maybe more steps up. If you are a bit wobbly then you might end up with broken bones:)

We had a good night. I didn't look at anything related to kids in this place. I don't know if they have high chairs etc. because it is grown-ups area.

Feb 28, 2014

Hamilelikte Yolculuk(lar)

Blog yeni oldugu icin ve ben gecmiste yasanmis bazi gunleri, tecrubeleri anlatmayi sevdigim icin simdi oldugu gibi ara ara donusler yapmak istiyorum yakin gecmisime.

Hamileligim sirasinda cok yolculuk yaptim ben. Bir ara saydigimda (ve tam listeyi cikarabildigimi de dusunmuyorum) 18 kere ucaga bindigimi farketmistim.

Hamile oldugumu bilmeden Brisbane'dan Bali'ye arkadaslarimizin dugunune gitmistik. Bilmeden ickiler yudumlamistim bir de aah ah. Evimize donunce neler oluyor diye dusunup bir test yaptim ki surprizli yumurta icimdeydi 7 haftalik.

Sonra Endonezya'ya tasindik tekrar. O arada Turkiye'den gelen arkadaslarimizla Bali'ye, annemlerle yaz tatili yapmaya Turkiye'ye, cesitli sebeplerden cesitli kereler Avustralya'ya ve vize isleri, gebelik rutin doktor kontrolleri vs. nedeniyle Singapur'a gittim.

En son ucusumu da en bir maceralisindan Turkiye'ye dogum icin gelmek uzere yaptim.

Kizimizin Ocak 2012'de dogmasini bekliyorduk. Bu durumda Aralik ayi basinda, artik ucak yolculugu icin doktor raporuna ihtiyac duydugum haftalarda Istanbul'a donmem en iyisi olacakti. Annem Cakarta'ya geldi. Ucaktan cok da zevk almayan, tek basina bilmedigi bir yere sadece beni toparlayip goturmek icin gelen annem. Bir hafta onunla Cakarta'yi gezdik. O arada kocam o bir hafta icinde rahatsizlandi, ufak bir ameliyat gecirmesi gerekti, Singapur'a tek basina gitti, ameliyat oldu ve tam bizim ucaga binip Istanbul'a gidecegimiz gun Cakarta'ya geri dondu. Onunla 2 saat gecirip son hazirliklari yaptiktan sonra yola cikacaktik. Istanbul'daki doktorumun aylar once dogum icin gelecegin zaman su igneyi kendine vur ucak ylculugunda kan dolasimi sorunu yasamayalim deyip de kuru buzlu kutuda, binbesyuz tane guvenlige havaalaninda aciklama yaparak, aylarca buzdolabinda beklettigim igneyi de kalcama vurduktan sonraaaaa yola revan olduk. Olagan bir THY ucusu olmasi gerekiyordu, oyle umuyorduk. Once elestiriye ragmen benim bindigim zaman huzur buldugum, ucus gorevlileri tarafindan her turlu hizmeti gordugum ve bindigimde memleketime gelmis gibi heyecanlandigim bir ucus yani. Ancak, ucus saati gecmeye basladiginda sikinti da basladi. Ucak ariza yapmisti, yedek parca bekliyorlardi, tamir edeceklerdi. Biraz erteleme oalcakti ama sorun degildi. 33. haftasini gecirmis bir gebe olarak sakince oturup beklemem gerekiyordu. Nitekim oyle de yaptik. Aradan bir kac saat gecti. Hareketlenmeler basladi, biz yine yerimizde oturduk. Cunku ne yapmaliyiz diye sordugum gorevli "Lutfen biraz daha bekleyin" demisti. Hamile yolculari olduklarini biliyorlardi nasilsa, rahattim. Ancak saatler gecti, bazi yolcular bir yerlere goturulmeye baslandi, artik duruma el koyma vakti gelmisti. Sordugumda o yolculari baska havayollariyla diger ucuslara yonlendirdiklerini ogrendim. Kirksekiz kere doktor raporumu kontrol etmis ve bir yerlere notlar alip gereksiz sorular sormusken nasil olup da gebe yolcularina oncelik vermedikleri sorusunu yonelttim. Tabii cevaplari yoktu. Ne bekliyordum ki? Gobegimi hoplatarak ortaligi inlettikten sonra (kibarca)bizi bir ucaga goturme sozu ve acelesiyle (zira ucagin kapisi kapandi kapanacakti) havaalaninda bir o yana bir bu yana kosturdular. Bunu abartarak soylemiyorum bakin, resmen kostuk. Annem "kizim artik kosma, birak ucak kacarsa kacsin" demek zorunda kaldi. Veee, o noktadan sonra ipler kaplana donusen annemde koptu. GEceyarisini gecmisti, biz 6 saattir alandaydik. Artik bizi bir gece sonraki ucusa alin ve alandan cikisimizi yapin dedik, THY'nin Turk gorevlisine derdimizi yandik ve bizim gibi bir kac kisiyla pasaport kontrole geldik. Bilen bilir, bilmeyene soyle ozetleyeyim: Endonezyali'nin acelesi yoktur, hicbir zaman hicbir kosulda. Pasaport kontrolde birbiriyle sohbet eden, sistem calismiyor diyen bir kac gorevliyi sabirla 1 saatin uzerinde bekledikten sonra annem bagirmaya basladi, tabii Turkce:) (Nasilsa THY Turk gorevlisi vardi, o anliyordu) "Ne bekliyoruz, en azindan bir sandalye verin de hamile kadin otursun. Burada dogurursa sorumlusu kim olacak? Siz nasil insanlarsiniz gecmissiniz karsimiza aranizda sakalasiyorsunuz ve siritiyorsunuz? - yaptiklari gercekten buydu." Bundan sonra bana bir sandalye vermeyi teklif ettiler. Bir sure sonra da pasaportumuza kahrolasi damgayi vurdular ve ciktik. Gece 2 bucukta eve donduk, ertesi gun ayni sekilde evi terkedip bir gece once olmasi erekni basarip ucaga bindik. Tabii benim ozenerek ayarladigim, ayaklarimin nispeten biraz mesafe ile rahat edebilecegi koltuklari tekrar ayarlamayi dusunmemis, taaaa ucagin en arkasinda sikis tepis kalacagim bir koltugu ayarlamis dusuncesizler. Ignemi de bir gece once yapip harcamistim. Yolculugun buyuk bolumunu ayakta ve dolasarak gecirdim. Salimen geldik. Yine de unutmayacagim bir yolculuk oldu bu sekilde.

Yanlis anlasilmasin THY icin hislerimi -bu yolculugu unutmamakla beraber- degistirdim sayilmaz. Iki hafta icinde yine onlarla yolculuk yapacagim. Kendilerinin en nazik sekilde beni ve Incir kizimi agirlayacagindan suphem yok.




Feb 18, 2014

Haftasonu Maceralari

Bu haftasonu olagandisi bir farklilikta ve yogunluktaydi. Cumartesi gunu taaa ne zamandan biletini aldigimiz Small World yardim gecesi, Pazar gunu de kisa zaman once ogrendigimiz "Biometriks" diger deyisle "parmak izi verme" yolculugunun baslamasi.

Haliyle tum haftasonuna yayarak yaptigim pisirme, tasirma, yikama, paklama islerini cumartesi gunu bitirmek zorunda kaldim. Oluyormus:) Cumartesi ogleden sonra da ciktik Federal Palace otelinin bahcesinde kurulan Small World gecesine gittik. Her yil duzenlenen bu etkinlikte cesitli ulkeler minik cadirlarda kendilerine ait yemek ve icecekleri ikram ediyorlar davetlilere. Lagos'ta acikhavada durmaya alisik olmadigimizdan bayagi sicakladik ama cok guzel yemekler yedim. Ne yalan soyleyeyim Suriyelilerin boyle guzel zeytinyagli yaprak sarma yaptigini bilmezdim. Valla koca tepsiyi onume cekecektim de, e malum ayip. Pakistan acik arayla en guzel masa duzenine sahipti. Kendilerine ozgu masa ortusunun uzerinde herkesin aluminyum folyo tabaklar icinde sundugu yemekleri onlar gumus gorunumlu tabaklarda, Pakistan yazili apronlarini giymis olarak servis ediyorlardi. Yine sikir sikir parlayan kandiller de cabasi. Almanya - Polonya ortak cadirinda sosisler, Sauerkraut ve Polonya votkasi ayrica uzerinde konusulmaya deger guzelliklerdendi. Italya cadirinda hicbir seye bakmadik, harika jambon haricinde. Birlesik Krallik standinda cintonik genelde acimsi buldugum bir icki olmasina ragmen cok lezizdi.

Gelgelelim, yemek faslini takiben gerceklesen eglence kismi hepsini izlemedigimiz halde, cok basarili sayilmazdi. Uzerine emek verilip hazirlandigi belliydi, yine de bizim orada 2 saat daha oturmamizi saglayamadilar.

Gecenin sonunda hem eglenip hem de ise yaradigimizi dusunerek mutlu oldum ben. Acikhavada dolunay esliginde bir aksam gecirmenin hafifligi de ayrica guzeldi.

Pazar gunu ise beni tum bu hafiflikten bir anda uzaklastiracak Yenagoa yolculugu bekliyordu. 11.30'da evden alindik, havaalanina geldik. Ilk defa Ic Hatlar alanini gormus oldum. Bizim acimizdan son derece sorunsuzdu. Ancak 2. grup arkadaslar baska ucaktan biletleri alindigi, ucaklari 2.15 yerine 5'e sonra da 6.45'e ertelendigi icin yolculuklarini yapamadilar. Eve geri donduler. Benim basima gelseydi bu durum cok uzulur, cok kizardim. Tum gunu havaalaninda gecirdikten sonra eve donmek!!! Kuzucum zaten dudagini buktu ben ayrilirken ama daha kotusu ben cok kotu oldum ondan ayrilirken. Neyse babasi onu eglendirmek icin ne varsa yapmis, bizim koftenin de beni unuturvermesi cok uzun surmemis.

Yolculuga geri donecek olursak, ucagimiz zamaninda kalkti sayilir ve Port Harcourt'a vardigimizda cok uzun sure beklemeden aracimiza bindik. 45 dakikalik bir minibus yolculugundan sonra guvenliginin siki olusuyla bilinen otelimize vardik. Gecen hafta kocam ayni adimlardan gectiginden duruma yabanci degildim. Oldukca siradan ama bir gece icin bizi magdur etmeyecek temizlikte oldugunu biliyordum otelin. Odalaimiza yerlestik, biraz TV izledikten sonra yemek oncesi bir sey ictik, sonra da yemegi yiyip odalara yollandik. Sabah 5'te kalkmamiz, kahvalti edip en gec 6'da Yenagoa'ya yola cikmamiz gerekiyordu. Yine sansli oldugumu dusunuyorum zira birlikte oldugum gruptakiler zamanlamasi iyi insanlar cikti. Herkes zamaninda kahvaltiyi yapti, odalarindan cikti ve biz 6'yi biraz gece yola ciktik.

2,5 saatlik eskort araca esligindeki yolculukta gerek perdenin arkasindan gerek yakinimdaki arac kapisindan gorduklerimi anlatmak cok zor. Son derece bizim dunyamiza!!! uzak bir bambaska dunya. Acikta kesilen etler, her (hilafsiz) 20 metrede bir tabelasini gordugumuz kiliseler, sapeller (Evangelist, Baptist, Peace of God, Gracious Jesus akliniza gelebilecek turlu isimlerde kiliseler), tozun topragin icinde evler, ortalikta cocuklar, calisan, agir kosullarda yasayan bir suru insan. Baska turlu bir saygiyi hakettikleri kesin. Bizim dunyamizdaki bilgisayarlardan, mutfak esyalarindan, banyo kavramindan, hatta elektrikli yasam kavramindan uzak yasayan insanlar. Ote yandan tum bunlarin ortasinda yer yer yukselen binalarda verilen "Bilgisayar egitimi" kurumlari, okula giden cocuklar. 5 yasindaki 3 yasindakinin elinden tutmus arabalarin yanindan okula giderken. Anneler baslarinin ustunde onlarca kilo agirlikta tasiyarak satmalari geeken mallari bir yerden bir yere gotururken sirtlarinda bagli olan cocuklarin muhtesem guzellikte uyumalari. Hangi birini saysam bilmiyorum ki.